Öne Çıkan Yayın

İNSAN ÖTEKİYLE VAR OLUR.. EDEBİYAT İSE İNSANLA..

 ‘Edebiyat nedir ? ‘sorusuna verebileceğimiz bir tanımdan da öte yaşamın bir çeşit delili, tarifi yaşamın sınırlandıran insanoğlunun sonsuzluğunun bir parçasıdır edebiyat. Yeni keşfedilen bir kıta, yemeğe atılan farklı bir baharatın etkisini diğer insanlar üzerinde vuku bulmasıdır. Değişmez, yenilenemez şartlar – olasılıklara karşı atılan bir darbenin parçası, mutlak kararlara karşı imzalanan kağıt parçasıdır. Varlıkla var olur, insanla değişir, ötekileşir, aktarımı sağlanır. Nefesle izah olunan, mürekkeple belirginleşir, insanların üzerindeki tesirinin bir parçası ise kağıtta kalan izlerdir. Bulanıklaşan, kuruyup eskiyen ama her defasında hissedilen. Edebiyat hissedilir, mantığın katmanlarına çıkabilmek için zahir olunan gönülle aşikar nasıl olursa. İnsanı var eder. Görülmeyeni, durulmayanı, anlatılamayanı anlatır her satırında.

Terry Eagleton’un Edebiyat kuramı kitabında (1983) ‘’ Sağlam ve değişmez değerleri olan ve birtakım ortak özellikleri paylaşan eserler anlamında bir edebiyat tanımı olamaz. (10-11)’’ der.

Satırları bir arada tutan onlarca kelimenin süsü, düşüncelerde mi ortaya çıkmıştır? Yoksa Cemil Meriç’in de ifade ettiği gibi düşünceler de mi kelimeleri süslemek isteriz tıpkı kendimize geçirdiğimiz kişilikler gibi onlar da mı yabancıdır birbirine.

 Edebiyat diğer bir noktada sanattır, anlaşabilmek için aktarılır. Edeptir, güzelleştiren. İnsanları farklı noktalardan görmemizi sağlayarak tek bir çatı altında bütüne ulaşmayı sağlayan. Tarafsızdır, herkesin söz hakkı vardır. Yalnızca bu bölümü okuyarak kişi ‘Türkolog’ vasfına ulaşması mümkün değildir. Doğru bildiğini dahi sorgulamasını ister ondan, her daim  merakı olanı, anlaşılmak istemeyeni, derdine ortak olanı arar.

Üzerimde etkisi çok fazla olan bir hocam ‘’Gece kafasını direk koyduğu zaman uyuyan insanın bir hikayesi olamaz ‘’ derdi. Anlatacak hikayesi olmayan kişi gerçek surette yaşamamıştır. Hayatında iniş çıkışları olmayan biri, gerçekten hayatta mıdır ki? Kendi elleriyle kucaklayabilmeli insan yaşamı. Anlamlandırılabilmeli, anlatabilmeli.. Edebiyatta bir nevi candan cana yol olan, insandan insana aktarılan dilin en saf katıksız halidir.

Edebiyatın roman ve şiir üzerinde konumlandığını düşünen büyük bir çoğunluk nedense bu konu üzerinde yanılmaktadır. Söz meydanına daha erişmemiş olan ilk edebi metinler asırlar boyunca felsefik- psikolojik- edebi tarihi gibi birçok alanda dilde varlığını sürdürmüştür. Çok sonraları söz makamında tamama ermiştir. Neden başkalarının , özellikle geçmişte yaşananları okumak ister, günümüzü takip etmek yerine. Çünkü insan ötekiyle var olur.

“lirik şiir dışında, bütün edebiyat türleri insan ya da olaylarla ilgilidir. (…) Okuduğumuz herhangi bir romanı düşünelim. Bunun stil’i ne olursa olsun, her romanda söz konusu olan şey, insanlar ve insanlar arasında meydana gelen olaylardır. Hiçbir roman ya da hikâye bunlardan yoksun olamaz.” (2002, 98-99)

İlk edebi(kurmaca ) değeri olan eserler nasıl Don Kişot’un ayak izini takip ederek ortaya çıktıysa günümüzdeki oluşumların ortaya çıkış sebepleri de ayak izini takip edene ,insanoğluyla var olmuştur.

 

KAYNAKÇA

Ø  A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 39, Erzurum 2009 Prof. Dr. Hüseyin AYAN Özel Sayısı - EDEBÎ METİN VE ÖZELLİKLERİ Literary Text And Its Characteristics Dr. Şerif AKTAŞ*

Ø  Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/8 Summer 2013, p. 1127-1139, ANKARA-TURKEY EDEBİYAT NİÇİN İNSANSIZ OLAMAZ?* Hakan SAZYEK

Ø  Oya Batum Menteşe – Edebiyat Nedir?

 

!! İlerleyen zamanlarda İÜ Türk Dili ve Edebiyat Bölümü hakkında ders-içerik – işleniş bakımından bir paylaşımda bulunacağım. Bununla birlikte gerçek anlamda edebiyatın ne olduğuyla ilgili- konumu hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak isteyenler için kitap tavsiyelerinde de bulunmak istiyorum.

Diğer yazımda buluşmak üzere..

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar