Ana içeriğe atla

Öne Çıkan Yayın

İNSAN ÖTEKİYLE VAR OLUR.. EDEBİYAT İSE İNSANLA..

  ‘Edebiyat nedir ? ‘sorusuna verebileceğimiz bir tanımdan da öte yaşamın bir çeşit delili, tarifi yaşamın sınırlandıran insanoğlunun sonsuzluğunun bir parçasıdır edebiyat. Yeni keşfedilen bir kıta, yemeğe atılan farklı bir baharatın etkisini diğer insanlar üzerinde vuku bulmasıdır. Değişmez, yenilenemez şartlar – olasılıklara karşı atılan bir darbenin parçası, mutlak kararlara karşı imzalanan kağıt parçasıdır. Varlıkla var olur, insanla değişir, ötekileşir, aktarımı sağlanır. Nefesle izah olunan, mürekkeple belirginleşir, insanların üzerindeki tesirinin bir parçası ise kağıtta kalan izlerdir. Bulanıklaşan, kuruyup eskiyen ama her defasında hissedilen. Edebiyat hissedilir, mantığın katmanlarına çıkabilmek için zahir olunan gönülle aşikar nasıl olursa. İnsanı var eder. Görülmeyeni, durulmayanı, anlatılamayanı anlatır her satırında. Terry Eagleton’un Edebiyat kuramı kitabında (1983 ) ‘’ Sağlam ve değişmez değerleri olan ve birtakım ortak özellikleri paylaşan eserler anlamında bir...

Dijital Sektöre Postmodern Bir Bakış



  Postmodern anlatılarda sıklıkla karşımıza çıkan tüketim ve üretim ilişkisi çerçevesinde gündelik hayatımızda kullandığımız herhangi bir nesneyi ele alalım. Üretimi modern dünyada ön plana çıkartan reklam ve dijital sektör olmasaydı tüketim olur muydu? Asıl tüketim faktörünü ortaya çıkaran sektörler bir nevi keyfi bir zevk vermesi uğruna , özünde o eşyaya ihtiyacımız yokken bile onu alma fikrini aklımızın bir kenarına aşılar. Siz uzun süre direnseniz bile popüler kültürün sömürücü sistemi insanı bir köle misali tüketmeye devam eder. Ve en sonunda internete kapalı olan kartınızı açmış ve son limitine kadar kullanmış olarak bulursunuz kendinizi. İşte bu süreç ve insanı sürekli olarak almaya iten tüketim dürtüsü bir nevi postmodern anlatılarda karşımıza çıkan ‘’ zevk için insanı okumaya sürükleyen, kalıcı olmayan edebi ürünlerle’’ benzerlik göstermektedir. 

Şimdi buna da açıklık getirmemiz gerekiyor. Postmodern anlatıların amacı da bir nevi reklam ve tanıtıma dayanır. Örneğin üçyüz sayfalık bir kitap düşünün kapak ve arka yüzünde bir nevi tanıtımların olduğu. Kitabın kalınlığı yerine önce kimlerin yorum yaptığına bakarsınız değil mi? Çünkü yazarsın değeri tam anlamıyla kitabın arkasındaki tanıtımlarla eşdeğerdir. Modern dönem yazarlarından farklı olarak, yazar daha kitabın hazırlık sürecinde kitabın daha fazla satılmasını ön plana alarak, kitabın değerini satış miktarı ile eşplanlı olarak görür. Ve sonuç olarakta yıllar sonra o kitabın size bir şey katmadığını görürsünüz. Çünkü postmodern anlatı yazarları edebi niteliği olan eserler kaleme almazlar. Onların amacı anlatı boyunca ele aldıkları oyun zincirinin içine okuyucuyu sokabilmektir. Okuyucuyu hayatın bunaltıcı, karamsar tarafından uzaklaştırarak kendi dünyasına çekebilmektir. 

Bu anlattıklarımın konuyla ne ilgisi var diyebilirsiniz, doğrudan olmasa da dolaylı yoldan satış stratejileri ile ilgili yakından ilişkisi vardır. Genelde kapağına bakarak aldığımız eserler, aslında sosyal medyadaki veyahut televizyon kanallarında çıkan ürün tanıtımı yapan tanınmış kişiliklerden oluştuğunu görürüz. Kapak resmi ne kadar görsellikten uzak ve okuyucuya hitap etmiyorsa müşterinin tepkisini o kadar az çeker. Modern dünyada sektörler arası rekabetin temeli de müşterinin ilgisini çekecek dizaynda içerikler üretmektir. 

Bu yüzden sektörlerin genelinde en çok emek verilen ve iş imkanının bulunduğu yer dijital ve reklam üzerinedir. Buradan da anladığımız üzere bir ürünün imajını çizen müşteri ve onun yaratımını sağlayan yine müşteridir.


Yorumlar

Popüler Yayınlar