Ana içeriğe atla

Öne Çıkan Yayın

İNSAN ÖTEKİYLE VAR OLUR.. EDEBİYAT İSE İNSANLA..

  ‘Edebiyat nedir ? ‘sorusuna verebileceğimiz bir tanımdan da öte yaşamın bir çeşit delili, tarifi yaşamın sınırlandıran insanoğlunun sonsuzluğunun bir parçasıdır edebiyat. Yeni keşfedilen bir kıta, yemeğe atılan farklı bir baharatın etkisini diğer insanlar üzerinde vuku bulmasıdır. Değişmez, yenilenemez şartlar – olasılıklara karşı atılan bir darbenin parçası, mutlak kararlara karşı imzalanan kağıt parçasıdır. Varlıkla var olur, insanla değişir, ötekileşir, aktarımı sağlanır. Nefesle izah olunan, mürekkeple belirginleşir, insanların üzerindeki tesirinin bir parçası ise kağıtta kalan izlerdir. Bulanıklaşan, kuruyup eskiyen ama her defasında hissedilen. Edebiyat hissedilir, mantığın katmanlarına çıkabilmek için zahir olunan gönülle aşikar nasıl olursa. İnsanı var eder. Görülmeyeni, durulmayanı, anlatılamayanı anlatır her satırında. Terry Eagleton’un Edebiyat kuramı kitabında (1983 ) ‘’ Sağlam ve değişmez değerleri olan ve birtakım ortak özellikleri paylaşan eserler anlamında bir...

TEMSİLİN YOKOLUŞU, SÜRREALİST BİR BAKIŞ İLE AZRAİL’İ BEKLERKEN FİLM İNCELEMESİ




‘’ Sanatla hayatı anlayabiliriz, hayatımızdaki tek enstrüman bu. Senin parmakların kımıldıyor ama boş. Hayat nefes almaktır Nasser ve sen de nefes almalısın.’’

Azrail’i Beklerken filmine siyasi, sosyal, ekonomik, sanatsal ve toplumsal eleştiri nazarı gibi birçok farklı disiplinle ele almamız mümkün. Çünkü yönetmen filmde öyle açılara yer vermişki Tahran’da sanatçının işsiz olarak görülmesinden, Amerika’da popüler kültürün kölesi olan insanların izdüşümlerine, çocuk eğitimindeki eşitsizliği, kişinin gençliğinde yaşadığı aşkın neticelenememesinin sonucu olarak yetişkinliğinde psikolojik ve ruhsal baskılara neden olması, baba ve anne rolünün çocuklar üzerindeki etkisi, bağımlılığın ileriki zararları, takıntı ve nihilizmin kurbanları, Tahran’da kadın olmanın zorlukları vs birçok konu üzerinde eleştirilerini mizahi ve animasyonlar kullanarak farklı şekillerde filminde yer vermiştir. 





Filmde geçmiş şu anki an ve gelecek iç içedir. Bugünden 20 yıl sonrasını görebilecek şekilde tasarlanmıştır. Nassar Ali’nin çocukluk , gençlik ve yaşlılık evreleri 3 aşamada gösterilmiştir. Geri dönüş tekniği ile verilen sahneler özellikle çocukluk dönemi çalışkan kardeşi ile aralarında yapılan kıyaslamalar, Nasser Ali’yi içe dönük bir birey haline getirdiğini, yetişkinlik döneminde görüyoruz. 

Çocukluk zamanlarında müzik yeteneğini fark eden ailesi onun daha iyi bir keman eğitimi alması için Tahran dışında bir şehre gönderirler. Nasser Ali her ne kadar güzel keman çalsa da hocası teknik olarak iyi olduğunu fakat müziğinin dinlenemeyecek kadar kötü olduğunu söyler. İlk başta hocasının ne dediğini anlamayan Nasser aynı şekilde çalmaya devam eder. Bunun üzerine hocası ‘’ Sanatla hayatı anlayabiliriz, hayatımızdaki tek enstrüman bu. Senin parmakların kımıldıyor ama boş. Hayat nefes almaktır Nasser ve sen de nefes almalısın.’’ der.  O günden sonra Nasser Ali hiç tanımadığı bir şehrin sokaklarında anlamsızca dolaşmaya başlar. Bir kız görür ve ondan o kadar çok etkilenir ki en sonunda utangaçlığını yenerek onunla tanışır. İrene de kendisine aşık olmuştur ama önlerinde baba engeli vardır. Kızın babası bir sanatçıya kızını vermeyeceğini, ‘’ Kızımı sana verirsem ona nasıl bakacaksın, sanatçılar para kazanamaz.’’ diyerek dünyanın en iyi kemancısını aşağılamıştır.

Yönetmen bize daha sonraki sahnelerde İrene ’nin mutsuz evliliğini ve 20 yıl sonra Nasser Ali ile karşılaştıklarındaki duygu durumunu öyle bir verir ki, Irene adeta bir hayat yaşamamıştır, yaşayamamış gibidir. Bir gün ona geleceğini düşündüğü Nasser Ali ona gelmiştir ama o artık evlidir ve bir torunu vardır. Sokakta Nasser’ın yüzüne duygusuz bir şekilde bakar ve ‘’ Beni başka bir kişiyle karıştırdınız bayım.’’der ve gider. Aslında hiç bitmemiş bir aşk bu şekilde bitmiştir.

Nasser, kırık kalbiyle hocasının yanına gelir. Hocası ona döner ve şöyle der’’ Artık mükemmelsin.’’ Evet Nasser Ali nefes almıştır, ve 20 yıl boyunca dünyayı gezerken aldığı nefesi bestelerinde, kemanının her bir telinde saklamış, Irene’nin aşkı kemanıyla özdeşleşmiştir. Bu yüzden kemanına bir sevgili edasıyla tutkuyla daha çok bağlanmış, onu incitmemek için elinden ne geliyorsa yapmıştır.


Aradan 20 yıl geçmiştir, ailesinin yanına dönme vakti gelmiştir. Annesinin yanına döndüğünde evde ilk iş olarak evlilik konusu açılmıştır. Ama Nasser sevmediği bir kişiyle evlenmek istememiştir ama annesinin ısrarıyla sevmediği bir kişiyle evlenmek zorunda kalmıştır. Evliliği süresince eşine karşı her zaman ilgisiz olup kemanına ondan daha fazla değer vermiştir. Ve bir gün eşi sinirlenip kemanını kırdığında Nasser Ali bir daha eski kişiliğine dönememiştir. Çünkü kemanıyla birlikte aşkı da paramparça olmuş, yıllardır melodilerinde sakladığı gizli sevdası silinip gitmiştir. Artık yeni bir keman alsa da eski tutkusu yoktur çünkü Irene’yi eski kemanıyla özdeşleştirmiştir. 


Nasser o gün ölmek istemiş ve ölüm döşeğinde geçireceği sekiz gün de bu şekilde başlamıştır. Azrail yanına gelmiştir ve o günden sonra kaçış ya da pişmanlık hissi içinde çırpınıp durmuştur.   Azrail ona‘’ Bir gün ateşin çıkar ya da nefes alamaz olursun, sen anlayamadan, yakınında senin için dua eden biri bile olmadan seni gömerler’’ demiştir. Nasser önce inanmak istememiştir ama gün geçtikçe durumu daha da kötüye gitmiştir. 



Yıllar önce annesi öldüğünde mezarının üzerinde biriken duman, onun mezarında da birikmiş mi diye merak eden kimse olmamıştır. Ya da arkasından dua eden birisi…





Bu kadar bilgilendirmeden sonra biraz da tekniksek açıdan inceleyelim:

Filmde kişilerin karakterlerini ve psikolojilerini ön plana çıkartmak için sürrealist anlayış kullanıldığını görebilmekteyiz. Bunu yaparken normal filmlerde olduğu gibi sadece belli çekim tekniklerinden yararlanılmamıştır. Animasyon ve mizah da için işine girip, film bazı sahnelerinde çizgifilm vari bir şekilde işlenmiştir. Bu bazı kişiler için filmden kopuş meydana getirebilir ama benim için tamersi oldu. Çünkü ben İran sinemasındaki animasyonları da çok seven biriyim. Ve  yazıya başlarken bahsettiğim eleştiriler bu mizahi anlayışla yapılınca benim için içine girebilmek çok daha kolay oldu. 




Özellikle geri dönüşlerin verilmesi Nasser Ali’nin hayatına daha doğru bir yerden bakabilmeme fayda sağladı. Şimdi yine çekimlere geri dönelim. Çocukluk dönemlerinde iki kardeşten yaramaz ve tembeli olan Nasser hep arka planda yer aldığını daha çok çalışkan kardeşinin kameraya yakın planda çekildiğini görüyoruz. Ama bu film boyunca aynı şekilde devam etmiyor. Nasser dünya çapında en iyi kemancı olduğunda bu sefer de Nasser ön planda, kardeşi arka planda gösteriliyor.



Şimdi çekim tekniklerinden , çekimlerdeki kareleri sanat tarihi açısından yorumlayacağım. Sanzio de Urbino Raphael’in’’Meryem’e Müjde’’ sahnesinin bir benzerini hocasının Nasser Ali’ye nefesi verdiği sahnede görebilmemiz mümkün. Normalde sanat tarihinde birçok sanatçı tarafından işlenmiş olan Meryem’e Müjde, meleğin Meryem’e İsa’nın müjdesini getirdiği sahnedir. Ve burada hocası da Nasser Ali’ye mükemmel olabilmesinin sırrı olan ‘’nefes yani aşkı’’ vermiştir. Aşağıya görselleri yan yana yerleştireceğim. İnceleyerek aradaki benzerlikleri görebilirsiniz. 

Sanzio de Urbino - Meryem’e Müjde

Filmdeki nefes sahnesi 



Marjan Satrape’nin bir diğer animasyon filmi olan Persepolis üzerinden Azrail’i Beklerken filmi karşılaştırırsak aslında yönetmen İran’da İslam devriminin dönüşümünü de ele almıştır. Persepolis’te ezilmiş, kadın haklarının olmadığı ataerkil bir ülke olan İran, Azrail’i Beklerken filminde Tahran üzerinden ülkenin gelişimini, kadın ve erkeklerin giyiminden , çalıştıkları işlerden ve konuştukları konular olmak üzere değişim gözle görülür şekilde farklıdır. İzlemeyenler için Persepolis’i bu filmden önce izlemenizi öneririm, İran’da yaşayan küçük bir kızın gözünden ülkenin siyasi ve ekonomik yönden dönüşümünü daha iyi anlayacaksınız. 


Persepolis


Şimdi tekniklerden devam edelim.

Yönetmen genel olarak bilindik tekniklere yer verdiğini görebiliyoruz. Martin Parr’ın çok fazla kullandığı bir teknik olan fotoğrafı ön plana çıkartmak için yüz ifadelerini, insanı ön plana çıkartmaktan korkmayan anlayışını filmde karakterlerin yüz ifadelerini netleşen yönetmenimiz çok iyi şekilde vermiştir. 


Aynı zamanda kadrajda Nasser Ali’nin tam ortada durduğu ve simetrik açıdan mükemmel kareler yer alır. Bunun yanısıra üçte birlik kuralıyla Nasser’in sahnesinin bitiş kısmında durduğun köşesinde yer aldığı sahneler de yok değildir. Normalde çok fazla tercih edilmeyen bir teknikken doğru bir ölçeklendirme yapıldığında denge korunur ve absürt bir fotoğraftan çok bir şahaser yaratılır.














Yorumlar

Popüler Yayınlar