Bu Blogda Ara
Edebiyat ve sanatın merceğinden filmlere ve antik dünyanın izlerine uzanan kişisel bir keşif...
Öne Çıkan Yayın
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
TANPINAR'IN EŞİĞİNDE - Ahmet Hamdi Tanpınar ve Eserleri Üzerine Düşünceler
Tanpınar’ın Eşiğinde: Zamanın, Sanatın ve İstanbul’un İzinde
Bugün Mehmet Samsakçı’nın Tanpınar’ın Eşiğinde – Ahmet Hamdi Tanpınar ve Eserleri Üzerine Düşünceler adlı eseriyle, Türk edebiyatının ulu çınarlarından Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dünyasına farklı bir pencereden bakıyoruz. Bu kitap, Tanpınar’ın sadece romanlarını değil, düşünce dünyasını, sanat anlayışını ve yaşam felsefesini yeniden keşfetmemize olanak tanıyor.
Mehmet Samsakçı, Tanpınar’ın başat eserleri Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler, Yaşadığım Gibi (makalelerini derlediği kitabı) ve Antalyalı Genç Kıza Mektup metinlerinden yola çıkarak; yazarın eserlerinde yankılanan ses, müzikalite, sanat, sinema, tasavvuf, zaman ve İstanbul semtleri gibi temalar etrafında derin bir çözümleme sunuyor.
Kitapta Tanpınar’ın Yahya Kemal’le olan ilişkisine özel bir yer ayrılmış. İkilinin hem birbirlerini nasıl etkiledikleri hem de birbirlerinin adlarını duyurmadaki rolleri dikkat çekici biçimde aktarılıyor. Genellikle “Yahya Kemal, Tanpınar’ı keşfetti” denilse de Samsakçı bu algıyı tersine çeviriyor: Zira Tanpınar, Yahya Kemal’in hayatını yazmasaydı, biz belki de onun iç dünyasını, henüz gün yüzüne çıkmamış eserlerini asla tanıyamayacaktık.
Tanpınar’ın eserlerinde kendi ifadesiyle şiirlerinde hayatının, romanlarında çevresinin izleri vardır. Mehmet Kaplan’ın pek çok eserinin ortaya çıkmasında da Tanpınar’ın öncü bir rol oynadığı belirtilir. Onun etkisi yalnızca eserlerinde değil, çevresindeki sanat insanlarının üretiminde de hissedilir.
Hayatı boyunca farklı şehirlerde (Erzurum, Konya, Ankara) öğretmenlik yapan, bir dönem Kahramanmaraş milletvekili olarak TBMM’de görev alan Tanpınar; kültür, sanat, mimari ve müzikle iç içe yaşayan çok yönlü bir kişiliktir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Yeni Türk Edebiyatı kürsüsünde yer aldığında da öğrencilerine yalnızca edebiyatı değil, şehrin ruhunu, zamanı ve değişimi anlatmıştır.Tanpınar, İstanbul’un semtlerini bir roman karakteri gibi işler. Onun için şehir, yaşayan bir organizmadır; insanla mimari, zamanla mekân iç içe geçmiştir. Yahya Kemal’in “zamanın eşyaya sinen yapısı” kavramı, Tanpınar’da “yekpare bir zamanın parçalanmaz akışı” olarak yankılanır. Süleymaniye Camii’nden geçerken sadece bir yapıya değil, yaşadığı çağın gözüyle yeniden anlam kazanan bir zamana bakar.
O, Yahya Kemal gibi “kökü mazide olan bir âti” değildir; geçmişten beslenirken geleceğe açık, dönüşüme inanmış bir aydındır. Huzur romanında sıkça değindiği gibi, Tanpınar için camiler, ağaçlar ve çevre birbirini tamamlayan bir bütündür. Ona göre şehir, insanın kimliğini şekillendiren bir aynadır.
Roman kahramanlarından biri, İstanbul’un bu bütüncül ruhunu şu sözlerle özetler:
“İstanbul, İstanbul diyordu. İstanbul’u tanımadıkça kendimizi bulamayız.”
Çünkü Tanpınar’a göre kişiye şahsiyet ve kimlik kazandıran şey, yaşadığı yerin mimarisidir. İnsan mimariyle bütünleşir, orada hem kendi geçmişini hem de geleceğini yeniden inşa eder.
Mehmet Samsakçı’nın bu çalışması, Tanpınar’ı yalnızca bir romancı ya da şair olarak değil, bir zaman filozofu ve kültür mimarı olarak yeniden okumamıza imkân tanıyor.
Eser, okuyucuyu Tanpınar’ın çok yönlü evrenine davet ederken şu soruyu da zihinlerimize bırakıyor:
Biz, Tanpınar’ın eşiğinde dururken kendi zamanımızı, kendi şehrimizi ve kendi kimliğimizi ne kadar fark edebiliyoruz?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Popüler Yayınlar
İNSAN ÖTEKİYLE VAR OLUR.. EDEBİYAT İSE İNSANLA..
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar

Yorumlar
Yorum Gönder